Hakkımda

Fotoğrafım
Samsun/merkez, Türkiye
19 Mayıs 1981 Vezirköprü doğumlu..23 Nisan ilköğretim,Anadolu Meslek Lisesi Bilgisayar bölümü,O.M.Ü Amasya meslek yüksekokulu bilgisayar programcılığı,O.M.Ü BÖTE 3.sınıf öğrencisi..BBBÖ Eğitmeni, Kurucusu olduğu OMÜ BTK(Bilgisayar ve Teknoloji Kulubü) Denetleme Kurulu Üyesi,eğlenceli bir arkadaş, gerçek bir dost, kimine göre gıcık kimine göre uyuz ama genelde sevimli:):)Bilinen diğer adlarım idealist_kuzu(en çok kullandığım) aslı Sürüden ayrılan idealist kuzu olduğu halde kısaltarak böyle kullanıyorum arkadaşlar onu da kısaltıp kuzum derler genelde:),bitlilimon(çok yeni),Bitli Böteli,elma kurdu, fat(arkadaşların en çok kullandığı)""fatma fatma nereye kaadr artık fatıcam"" dedim adım fat kaldı:S

15 Aralık 2009 Salı

Gölge Oyunları


hani gölge oyunları yapardık ya küçükken bir gaz lambasının loş ışığında küçücük ellerimizle..Bilmezdik başka oyunları ve bilmezdik gölge oyunlarının aynı zamanda büyüklerin de oyuncağı olduğunu..Ne zaman ki büyümeye ve görmeye başladık; insan suretleri arkalarındaki gölgeleri o zaman anladık büyümeyi..Öncelikle saflıktan
uzaklaşmaktı ilk şart!Ne kadar saflıktan uzaksan o kadar büyüksün eğer bunu başaramamışsan sen hala çocuksun sen hala küçüksün..Sonra yalan söylemeyi mutlaka bilmek gerek yoksa nasıl dönecek bu çıkar gemisinin dümeni? Sahi yalan söylemeyen büyük varmı ki? Eskilerde büyüklerin hiç olmasa sevdaları varmış gerçek, ebedi..
Ya şimdi büyüklerin neyi var gerçek olan temiz kalan? Bak aynada gördüğün surete sence o gerçek mi?
Yalan söylemiyor adaletli davranıyor insanları kandırmıyor diyebilir misin yani..izin vermez hayat sana ,dürüst kalamazsın , kandırma kendini..Üstelik çocukluğunda söylediğin pembe yalanlardan değil bu defaki..Büyük yalanlar;kandırmak insanları çıkarlarının peşine düşmek ve düşmanına dost görünmek gibi..Yani herşey farklı çocukluğundan hiçbirşey değil eskisi gibi..Bakma dünyanın aynı göründüğüne o bile çok değişti..İşte budur nedeni; bulamayışının çocukluğundaki sevgiyi,huzuru, neşeyi..



Fatma Akbulut
15.12.2009 salı
23:30

O çocuk değil çiçektir!!


Ne yapıyorsunuz siz?O bahçede yetişen çocuk değil çiçek..Çocuk dünyaya getirdikten sonra biraz yemek biraz su verip evinizin arka bahçesinde büyütebileceğiniz bişey değildir..O olsa olsa herhangi bir çiçektir..Çocuk sahibi olmaya karar vermeden önce buna hazır olup olmadığınızı bi gözden geçirmelisiniz..İnsanlar araba kullanmaya başlamadan önce bir kurs görüyorlar sonra sınav sonra ehliyet ve ancak ondan sonra trafiğe çıkabiliyorlar..Ama çocuk sahibi olmak isteyen insanlar için evli olmaları yeterli..Başka hiç bir ön şart aranmıyor..Eğer elimde olsa kesinlikle buna engel olacak kanunlar çıkarırdım..Öncelikle anne baba adayı çocuk sahibi olmaya hazırlar mı?Hem maddi olarak hem psikolojik durumları hem de anne babalık konusunda yeterlilikleri gözden geçirilmeli..Çocuk yetiştireceksiniz kolay bir şey mi bu..Sizin yetiştirdiğiniz çocuk da büyüyecek belki vatanına milletine anne babasına hayırlı bir evlat olacak ya da etrafa zarar veren bir varlık olacak sadece..Yani öyle her isteyen anne baba olmayacak..Anne baba olmadan önce bu konuda hiç kitap okumadıysanız hiç bir programı izlemediyseniz hiç bir gazete yazısı okumadıysanız nasıl ruhsal sağlığı yerinde bir birey yetiştirmeyi düşünüyorsunuz? Şöyle etrafınıza bir bakın kaç tane bilinçli anne baba var.Eğitimciler bu konuda eğitim almalarına rağmen onların bile büyük hatalar yaptığını görmek gerçekten çok üzücü..Bir anne baba adayı ya da bir eğitimci çocuğun çocuk olduğunu unutuyor ondan olgun bir birey davranışları bekliyorsa suç kimin şimdi çocuğun mu ebeveynin mi?? Çocuklarına şiddet uygulayan ailelere tahammül edemesem de ne yazıkki ben de herkes gibi böyle durumlara şahit oluyorum bazen..En son alışveriş için mağazaları gezerken bir bayanın çocuğunu dövmesine şahit oldum..Çocuk dediğime bakmayın 2 yaşından büyük değildir eminim yani bebek:( Dövüyor dediğime de bakmayın sanki Boks yapıyordu hatun..Resmen çıldırdım resssmennn..Onu bu kadar sinirlendirecek ne yapmış olaiblir ki küçücük bebek:( Ve ne yaparsa yapsın annesi değil mi nihayetinde..Böyle bir tabloda yer alan annenin anneliğinden şüphe ederim ben..O anda bütün moralim altüst oldu bütün gün bu konu kafamı meşgul etti..Böyle acı bir olaya şahit olmak kötü ama daha da kötüsü hiçbir şey yapamamak.O an kafamda şimşekler çaktı..Burada büyük bir yanlış var anne ya da baba olmak şiddet uygulama hakkı verirmi? Bu durumu engelleyecek birileri olmalı..Yoksa şiddet gören bir çocuk ne kadar farklı bir ebeveyn olabilir bilmiyorum..Bu zincir kırılmalı artık.Kek yapmak için internette birsürü araştırma yapan anneler telefon almak için alışveriş sitelerini didik didik eden babalar lütfen çocuk yapmadan önce de biraz zaman ayrıp birkaç cümle okusunlar..En azından bunu yapabilirler sanırım..



Fatma Akbulut
15.12.2009 Salı

Neler Oluyor bana..

Sorma buara şu halimi:S sorarsan birsürü olumsuz şey duyabilirsin ki bu hiç hoşuma gitmez..Vizeler,vize arasında sağlık sorunları ve daha birsürü şey..En son vizeler bitti projelere bir mola verdik Kpss ye devam dedik sözüm ona rahata erdik derkeeeennnnn diş ağrıları başladı:S Şimdi fakültedeki diş hekimi adayı sevgili öğrenci arkadaşları ve en son gittiiğim diş hastanesindeki sevgili doktorumu sevgiyle anıyorum:@:@ Diş konusu her zaman çok önemli olmuştur benim için..Dişlerimin bakımı ve sağlığına her zaman özen göstermeme rağmen diş ağrısı çekiyorsam sebebi son iki seferdir diş hekimlerinde yanlış seçim yapmamdır..Yıllardır dişlerime kuzen Emel ve Oğuz abi baktığı için başka diş hekimine ihtiyaç duymadım.Onlar gidince de böyle oldu işte.Diş ağrısı kadar kötü bir şey var mı acaba:S Ağrı eşiğim düşük kabul ediyorum ama yine de diş ağrısı da çok kötü kimse inkar edemez.Dün ağrımı karanfille bastırdım ama bugün sabredemedim artık ağrı başladı yarım saat sonra diş hekimindeydim.Tanışmamıza rağmen adımla hitap etmek yerine sürekli "güzel kız" diyen sevgili doktorum yapacağından geri kalmadı ne yazıkki..:(:( Hayatımda canımın bu kadar yandığını hatırlamıyorum..Biraz daha uğraşsa kesin ağlayacaktım..Ne kadar engel olmaya çalışsam da işine devam etti mecburen:S Bir kez daha giderim bidaha da diş hekiminin önünden bile geçmem :( Ancak Emel' e izin veririm artık başka kimseye gitmem.Umarım gerek de kalmaz..

Fatma Akbulut
15.12.2009 Salı

10 Aralık 2009 Perşembe

:@:@:@

Farkettim ki benim çok büyük haksızlık ettiğim biri var şu dünyada..Ben en çok kendime haksızlık etmişim meğer.İnsanların vefasızlıklarına haksızlıklarına göz yumup aynı hataları defalarca yapmalarına izin vererek..Beni üzüp canımı yaktıkları halde daha onun acısını unutmadan tekrar üzmelerine izin vermişim..Hep zor günlerinde yanında olmak istediklerim nerde peki? İhtiyacım olduğunda yardımlarını benden esirgeyenler nerde? Hani şu benim yardım edebilmek için kendimi parçaladıklarım..Üzülmesine dayanamadıklarımın kıyamadıklarımın haberi var mı durmak bilmeyen gözyaşlarımdan ya da önemi var mı? İyilik karşılık beklenmeden yapılır karşılıksız sevilir insanlar böyle yetiştirildim ben vefasızlık nedir bilmedik biz..Geç de olsa öğreniyoruz vefasızlıkları her insanın kendin gibi olmadığını herkese güvenilmeyeceğini..Hep savunduğum "insanlara güvenmek gerek" düşüncesini, kanatsız melekliği , gerçek sevgileri hepsini hepsini bir kenara bırakıyorum..Bu durumda bu devire ayak uyduramadığıma göre uyum sağlamayı öğrenmeye başlıyorum.Bu zamana kadar gözüme baka baka yalan söyleyenlere arkadaşlık sandğım çıkar ilişkilerine göz yaşlarımı haketmeyenlere de hakkımı helal etmiyorummm..Hayatımda olmayacaklar SÖZ veriyorummm..

13 Kasım 2009 Cuma

Ney ve İnsan

Tasavvuf ilmi her zaman ilgimi çekmiştir..Nedir Tasavvuf?Tasavvuf, kalbi saf yapmak, kötülüklerden temizlemek demektir. İnsanın kalbini, Allahü teâlânın muhabbetine bağlamak, Resûlullahın söz, hareket ve ahlâkına uymak, yolunda gitmektir..(bkz:http://www.turk.ch/islam/sorular/TasavvufNedir.htm) Tasavvuf'da 7 kademe vardır..Mevlana'ya göre Ney ile insanı kâmil(olgun insan) arasında güzel bir benzerlik vardır..Ney yapılması için uygun kamışlar seçildikten kurutulduktan sonra kamışın içi oyularak boşaltılır.Sonrasında üzerinde 7 delik açılır..Ney üzerindeki bu 7 delik Tasavvuf ilmindeki 7 kademeyi temsil eder.Ney üzerinde delikler açıldıktan sonra fırına verilerek Neyin yapımı tamamlanır..bundan sonra Ney den çıkan ses artık kamışın sesi değil ona üfleyenin sesidir.İnsanı Kâmil de böyledir işte..İnsan bir sürü acılardan sabırla geçer.Her acıda içinde bişeyler eksilir içi boşalır..Sabrederse derdi vereni ve sabretmeyi bilirse Tasavvuf ilmindeki kademeleri bilmeye başlar..Sonrasında neyin fırına verilmesi gibi daha da büyük acılarla kavrulur ama olgun insan ona da şükreder..İşte bu noktadan sonra içi dünyevi nefsi şeylerden boşalmış insandan çıkan ses artık kendi sesi değil onu Yaradan'ın sesidir..O artık yalnız O'nu söyler O'nun istediklerini söyler..Tıpkı Ney'in kendini üfleyenin sesini yansıtması gibi..

Fatma Akbulut

11 Kasım 2009 Çarşamba

sixteen November???

9 Kasım 2009 Pazartesi

Gözlerine bakınca yüreğini görebilir misin bir insanın?evet görürsün yeter ki bakmasını bil yeter ki baktığın gözler doğru insanda olsun..Eğer hayatınızda bir kez de olsa bunu yaşadıysanız o zman çok şanslısınız..

4 Kasım 2009 Çarşamba

Yeryüzündeki bedenim ölü ruhumun çaresiz temsilcisidir!!

Kalpten Dinlemek

Evliliğinde şiddetli fırtınalar ve süregelen geçimsizlik yaşayan adam, evini terk ederek annesinin evine gelmişti.Annesi ona sarıldı ve bir öğüt verdi.

"Git, eşinin söylediklerini dinle oğlum."

Adam annesinin öğüdünü tuttu;o akşam eve gittiğinde ,eşiniin söylediklerini dinlemeye başladı.
Aradan kısa bir süre geçtikten sonra adam,yine aynı nedenle annesine geldi.Annesi bu kez oğluna şefkatle sarıldı ve onun saçlarını okşamaya başladı.sonra da kulağına, yeni bir öğüt fısıldadı:

"Şimdi eve git ve eşinin sana söyleyemediği her sözcüğü dinle", dedi. "Çünkü sevgiye ulaşan yolun kapısının gerçek anahtarı, sevdiğini kulaklarından önce , kalbinle dinleyebilmektir."

3 Kasım 2009 Salı

Böyledir "Yaşamak"

Son günlerde en çok düşündüğüm konu aslında hayat zor değil onu biz zor hale getiriyoruz..Sandığımız kadar karmaşık da değil sorun bizde..mış gibi yaşamların başrol oyuncularıyız..Sevmiyoruz ama seviyormuş gibi yapıyoruz..Seviyoruz sevmiyormuş gibi davranıyoruz..Üzülüyoruz mutluymuş gibi görünüyoruz..kabul etmedğimiz düşünceleri onaylıyoruz kabul ediyormuş gibi..Başkaları için yaşıyoruz..İstemediğimiz ortamlarda bulunuyoruz başkaları kırılmasın diye.. Kendimizden kaçıyoruz kendimize haksızlık ediyoruz.Sonra başkaları için yaşanmış bir hayatı geride bırakıp gözlerimizi yumuyoruz yaşayamadığımız hayatımıza..Oysa ki bize en büyük armağan olan hayatımızı; dolu dolu yaşamak, hakkını vermek değil mi doğru olan? Mesela sevmediğiniz bir arkadaşınıza seviyormuş gibi davranmayın böylece hem kendinize hem de arkadaşınıza dürüst davranmış olursunuz.Mutluysanız gizlemeyin doyasıya yaşayın..Ayrılık acısı çekiyorsanız ona da hakkını verin..Gözyaşlarınız tükenene kadar ağlayabilirsiniz..Gözünüzden düşen her damlayla yüreğinizdeki acının hafiflediğini göreceksiniz..Seviyorsanız söyleyin emek verin sevdiğinizi hissettirin ama sevdiğinizin sizi sevmek zorunda olmadığını unutmayın.İzin verin kabul edin..Saygı duymasanız bile saygı göstermesini bilin.."Senin için senden geçerim" diyebilmek tir sevmek , vazgeçmeyi bilin..Hayalleriniz olmalı mutlaka umutlarınız ve hedefleriniz..Hedeflerinizi gerçekelştirmek için yaşamalısnız zaman zaman..Azimli olun hırsdan uzak durun..Pişmanlıklar keşkeler olmasın hayatınızda..İnsan yaptıklarından değil yapmadıklarından pişmanlık duyar,pişmanlıklara izin vermeyin.Nefret gibi duyguları kalbinizde barındırmayın unutmayın ki nefret en çok yer ettiği kalbe zarar verir..Kötülüklere iyilikle karşılık veremiyorsanız en azından kötülükle karşılık vermeyin..İnsanlara güvenin, acı bedeller ödemek pahasına da olsa..Bunu yaparken tedbiri elden bırakmayın.Kendinize asla ihanet etmeyin..Ne hissediyorsanız onu yaşayın yaşayamıyorsanız yeni duyguları bekleyin.Aksi takdirde önce kendinize sonra da karşınızdakine ihanet etmiş olursunuz..Kimsenin duygularıyla oynamayın buna hakkınız yok.Empati yeteneğinizi geliştirin..Sevin ve sevilin..Sevginin açamayacağı kapı olmadığını bilin..Sevgiyle kalın severek yaşayın yaşamayı sevin..


Fatma Akbulut
03.11.2009

Olmaz

Git beni düşünme
Git kalbimi de götür
Zaten sende kalsın çok yormuşsun çok üzmüşsün
Git güvenimi götür inancımı öldür
SON UMUDA BİR TOKATTA SENDEN OLSUN,VUR...
Olmaz bu bize yapılmaz
Kalbim uslu durmaz bir çılgınlık yapar
Olmaz bu bize yakışmaz
Kalbim uslu durmaz bir çılgınlık yapar
Korkarım aşkımın şiddetinden
Duy sessiz çığlığım bu
Nadir bulunur su
Düşün NE DERİN mevsimlere renk katmışız
Biz artık biz yok mu
Dur ölümü gör otur
Öyküme ömrünü kat ihtiyaç budur
Olmaz bu bize yapılmaz
Kalbim uslu durmaz bir çılgınlık yapar
Olmaz bu bize yakışmaz
Kalbim uslu durmaz bir çılgınlık yapar
Korkarım aşkımın şiddetinden..

29 Ekim 2009 Perşembe

9.KURAL

9. Kural: 'Sabretmek öyle durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.'
is PELİN PELİN...........

19 Ekim 2009 Pazartesi

SEVGİ EMEKMİŞ EMEK İSE VAZGEÇMEYECEK KADAR AMA ÖZGÜR BIRAKACAK KADAR SEVMEKMİŞ..

18 Ekim 2009 Pazar

BUZ

KİM BAKAR ARDINA SEN Mİ BEN Mİ
ADIN NE SENİN GÜL MÜ DİKEN Mİ?
YANA YANA BEN YANDIM
BENİM ADIM KORKEN
SENİN ADIN BUZ MU
SÖYLE ERİMEZ Mİ???

15 Ekim 2009 Perşembe

OMU de Bilişim Günleri

OMÜ Bilgisayar ve Teknoloji Kulübü yılın ilk bilişim etkinliğini düzenliyor!!!

19-20 Ekim 2009 tarihlerinde Atakum Kampüsü OMÜ Sahnesi'nde!!!

Program

19 Ekim 2009
_______________________
10:00 - Bilişim Sergisi Açılışı
11:00 - BÖTE Tanıtım Programı

12:00 - Öğle Arası

13:00 - Microsoft Certificied Application Developer | SOA Danışmanı
Gökhan Öztopuz

Konu;

Web Temelleri
Web servisleri
Ajax örnekleri
Azure
Bulut Bilişimi



20 Ekim 2009
____________________
Microsoft Regional Director, MEA | INETA Turkey Lead | Silverlight MVP

Daron YÖNDEM

10.30-12.00 Silverlight 3.0

13.00-14.30 LINQ ile veritabanı erişimi

15.00-17.00 Silverlight



Katkılarından Dolayı OMÜ BÖTE'ye çok teşekkürler, OMÜ BÖTE ile birlikte düzenlediğimiz Bilişim Sergisi'de bu tarihlerde olacak.

Bilişim Sergisi 2 gün boyunca açık olacak.


Bilgisayar ve Teknoloji Kulübü, Live@Edu ve BBBÖ standlarımız açık olacak!
BBBÖ standında bizzat ben olucam:)

Yeter ki sizin gönlünüz kırlmasın

eski zamanlarda bir Padişah 3 zevceye sahipti..Ancak bir zevcesini diğerlerinden daha ço kseviyor bu da diğer zevcelerinin onu kıskanmasına nedne oluyordu..Diğer zevceler kendi araladında bunu konuştukları gibi Padişaha da diğer zevceyi kıskandıklarını belli ediyorlardı..Birgün Padişah 3 zevcesini de yanına çağırdı..Hepsine zümrütlerle değerli taşlarla işlenmiş kadehler hediye etti..Hepsi çok sevindiler...Padişah kadehleri verdikten kısa bir süre sonra elindeki kadehleri atmalarını istedi zevcelerinden..Esmer zevce hemen elindeki kadehi attı diğerleri ise "olur mu efendim siizn hediyeniz olan bir kadehi nasıl atarız biz" dediler..Padişah diğer zevceye sordu "sen neden elindeki kadehi attın?" "Siz kadehi atmamı istediniz attım..Kadeh kırılsa neolur yeter ki siizn gönlünüz kırlmasın" dediğinde diğer zevceler Padişahın neden diğer zevceyi daha çok sevdiğini anlamış olmuşlar..

Gerçeği Sahtesinden Ayırt Etmek

Hacı Bayram Veli Sultan ikinci Murad'ın saygı duyduğu manevi önderlerden biriydi..Hükümdar Hacı Bayram'a öğrenci olan kişilerden vergi almıyordu..Fakat nerdeyse bütün Anakara halkı Hacı Bayram Veli'nin öğrencisi olduğunu iddia etmekteydi.İkinci Murad Hacı Bayarama bir bir mektup göndererek,gerçek öğrencilerinin sayısını istedi.Hacı Bayram Veli öğrencisi olan herkesi aynı gün aynı yerde topladı..Bütün ahali söylenilen yerde toplandı..Hacı Bayram sordu"Bana yürekten bağlımısınız? Benim için canınızı verir misiniz?Bana inananları şu çadırda kurban edip canlarını cennete göndereceğim..Hadi şimdi biri çıksın"..Kalabalıktan sadece bir kişi çıktı,Hacı Bayram onu çadıra aldı.Çadırın içerisinde önceden hazırladığı koyunlardan birini keserek kanını çadırın dışına akıttı.Halk adamın gerçekten kurban edildiğini düşünerek ürperdi..Hacı Bayram bir kişi daha istedi..Bir süre sessizlikten sonra biri daha çıktı..Aynı şekilde başka bir koyun kurban edilip kanı akıtıldı..Tekrar bir kişi istedi bu defa da bir hanım öne çıktı..Aynı olay tekrarlandı..Hacı Bayram tekrar sordu ama başka çıkan olmadı..bunun üzerine Hacı Bayram şimdi hükümdara cevap verebilecek duurmdaydı.."Sultanım, vergiden affedilmek üzere gerçek müritlerimi sormuştunuz..İşte benim gerçek müridlerim, iki erkek ve bir hanım kişiden ibaret olup üç kişidir."

Hayalleriniz Gerçek Olsun

Beynimiz gerçekel hayal arasındaki farkı ayırt edemez..araştırmalara göre birşeyi yaptığını hayal etmek beynininzde,gerçekten yaptığınınz zamanda olduğu gibi sinirsel geçitlerin oluşmasına yol açıyor..Zihinsel prova birçok becerimizi geliştirir ve hedeflerimize giden yolda hızla ilerlememizi sağlar.Olimpiyat madalyası sahiplerinin de sadece teknik uyguladıkalrında değil, madalyayı kazandıkları anı da görselleştirdikleri , önce bu anı hayallerinde tüm ayrıntılarıyla canlandırdıkları billiniyor..Yasemin Soysal tek şişman beyniniz adlı kitabında kilo vermek isteyen bir insanın öncelikle zayıf halini her ayrıntısıyla zihninde canlandırması gerektiğini söylüyor..bunun yanı sıra zihinde egzersiz yaptığını hayal etmenin de kalori harcanmasında etkili olduğu söyleniyor kitapta..Hayallerimizi gerçekleştirmeden önce görme becerisi önce hayallerimizin izini sürme, sonra da onları gerçekelştirme gücü verir bize.Hedeflerimiizi ne kadar iyi görselleştirebilirsek, onları yaşama transfer etme imkanı buluruz..
Peki görme becerisini kazanmak için neler yapılabilir???

Sonraki yazımda Uygulamalı görselleştirme tekniğinden bahsedeceğim..Şimdilik bu kadar..:)

8 Ekim 2009 Perşembe

Sonbahar

Ömrünün sonbaharı düşmüş yüzüne
Kaşlarında kuru çalılıklar
Gözlerinde gece gibi zifiri karanlıklar
Ahh ellerin ele verir seni hain kırışıklar
Takma dişler ak saçlar
Kapanır hayat-ı bahar başlar ağrılar
Kimdin neydin neredeydin unutturur unutkanlıklar
Baş ucunda bekleyen ölüm gelir kapını çalar
Geldin ve gidiyorsun ecelin olur bu SONBAHAR..

08.10.09 01:30
Fatma Akbulut

3 Ekim 2009 Cumartesi

AY CAN

Sabırlı olmak isterdim Aycan gibi
Sakin olmak isterdim Aycan gibi
İnce olmak isterdim yine Aycan gibi
Ne zman bilmiyorum ama AY CAN gibi:D:D:D


Gamzeleri kimsede yoktur
Pozitif düşünce onda çoktur
Çözüm merkezi deriz biz ona
geç ayması dışında kusuru yoktur

"Alemsin Fatma" der şaka yapınca,
Hiç kırmaz beni ne kadar kızsada
Mutlulukların en büyüğünü hakediyor
Bu dünyada olmasa öbüür dünyada:D:D:D:D

Fatma Akbulut

30 Eylül 2009 Çarşamba

Unutulmayan


Kulağımda içime dokunan eski bir parça yağmur çiseliyor yapraklar dökülüyor köyde sonbahar başka yaşanıyor..Ilık ılık esen rüzgar çocukluğumdan güzel bir kaç anıyı getiriyor..
Adımı duyuyorum arkadaşalrımın seslerinden..Domblis oynarken ki kaçışlarım gözümde canlanıyor..Bisiklet sürüyorum..Elma topluyorum hepsini ısırıyorum kimse isteemsin diye..
Elinde bastonuyla namazdan dönen dedemi karşılamanın sevinci içime doğuyor yeniden..Evcilikler oynuyoruz dedemle..Hiç kırmıyor beni dizinde uyutuyor bebeğimi..
Gözünden sakınıyor kıramıyor kıyamıyor ağlamama dayanamıyor..Oysa bilmiyor ne acılar ne kırgınlıklar ne ayrılıklar beni bekliyor ..
Karlı bir günde büyüyorum öğrenek kaybetmeyi..Hasta olan dedemi bir daha hiç göremeyeceğimi açıklamaya çalışıyor birileri..Ama ölüm ne demek henüz bilmiyorum ki..Herkes ağlıyor ben de ağlıyorum..Dedemi bekliyorum..
Bilmiyorum bir daha gelemeyeceğini birlikte oyunların yürüyüşlerin
ayrılıklara bırakacağını yerini..ağlıyorum kızıyorum küsüyorum ama hep bekliyorum taki anlayana kadar dönüşü olmayan bir yola gittiğini..Anladğımda büsbütün yıkılıyorum ağlamaların üzülmelerin de fayda etmeyeceğini..Çaresiz kabul ediyorum ve öğreniyorum özlemeyi..

İşte bu yüzden hiç sevmem ayrılıkları o günden beri..


Biricik dedem'e.....

Fatma Akbulut
13.09.09 Pazar saat 14:30
FAT ÇELEBİ

10 Eylül 2009 Perşembe

€CRİN



Sevgili Ecrinim'ee...

09.09.09 günü hayatımıza kattıklarının tarifi zor halacığım ama nacizane elimden geldiğince bişi ler karalamak isterim..

Ablan Elif Nazı ilk ben kucağıma almıştım o zman hissettiğim duygular bu defakinden çok farklıydı ..Tecrübesiz halaydım o zman mutluluk şaşkınlık karmakarışık yani..Seni ilk baban almış kucağına gözgöze gelmişsiniz çok mutlu olmuş ..Bense ancak odaya gelince görebildim seni..Biz kapıda beklerken çok güzel bir kızınız oldu demişlerdi ama bu kadarını beklemiyordum..Seni gördüğümde resmen bayıldım..Bembeyaz tenin,küçücük ağzının üstünde fındık burnun..sarıya dönük kıvırcık saçların..eve geldiğinde daha net gördüm galiba gözlerin renkli mi olacak ne?Seni en çok ben merak ettim ben bekledim galiba..Bu defa yeğenim bana benzeyecek dedim ama yine olmamış..Fiziksel olarak benzemesen de ablan gibi huyun bana benzeyecek..Kaçınılmaz son..Çünkü "kız halaya çeker"..Bakalım ablan kadar sevecek misin sen de beni..Ben ikinizi de çok seviyorum en kıymetlilerim.

Yüzünden kat kat güzel bir bahtın olsun..Kötü insanlar hep uzak olsun senden, kötülüklere hep yabancı kal..HOŞGELDİN hayatımıza..

Sevgiler...Halan

7 Eylül 2009 Pazartesi

Bir bayanın en güzel takısı tebessümüdür...

Tebrik

Sevgili arkadaşım Kübra'yı gösterdiği başarıdan dolayı tebrik ediyorum..Kulüp için yaptığı çalışmalar adına -kulüp ün diğer kurucusu olarak- kendisine teşekkür ediyorum..Artık MSP (microsoft student partner) olduğuna göre güzel çalışmalar bekliyor bizleri..Ben yine herzamnki gibi katılabildiğim oranda toplantılara katılırım tabi ki ama onun dışında kulüpe her zaman destek olamaya devam edeceğim ...Kulüpü kurarken hayal edemeyeceğimiz çalışmalar yaptık bu yıl bize birçok katkısı oldu kulüpün ama en son Kübranın MSP olması en güzeliydi..Tekrar tebrikler...

3 Eylül 2009 Perşembe

Ramazan Geldi Hoş Geldi..

Bir Ramazan ayını daha yarıladık..Herkes çok tedirgindi Ramazan Agustos ayına denk geldiği için havaların sıcak olacağını ve oruç tutmakta zorlanacağını düşünen birçok kimse vardı..ama korkulan olmadı..Bence gayet rahat geçiyor kendi adıma ben hiç zorlanmıyorum..
Her zamanki gibi bambaşka bir tadı var Ramazan ayının..ama yine de insan çocukluğundaki Ramazanları özlüyor..7 yaşımdaydım galiba tekne orucu tutmaya çalıştığım o günlerde orucu yarım tutar ama iftarlığımı mutlaka tam alırdım üstelik bakkalımız olduğu halde para alıp başka bir bakkala gidip oradan alırdım iftarlığımı:)Aslında bu seneye kadar iftarlığım hep alınıyordu ama bu sene bu gelenek bozuldu:( Tabi anne baba dede babanne olmaya başlayınca pabucumuz dama atıldı.. Zamanında Dedem de benim bir dediğimi iki yapmazdı şimdi de Elifin hakkı :)Benim dedem kadar dedelik yapabilir mi babam bilmiyorum ama beni unuttuğu kesin:) Ramazan da iftar sofralarında yaşanan şenlik o heyecanlı bekleyiş yaşanılan huzur herşeye değer..Sokaklarda da aynı telaşı görebilirsiniz iftar zamanında..Öncelerde sokaklarda daha çok hissedilirdi Ramzan olduğu..İnsanlar oruç tutmasalar bile tutana saygı duyarlardı sokakta bişey yeemzlerdi mesela..Son günlerde çok canımı sıkan bu konuya değinmeden geçemedim..Neler oluyor bize diye düşünmeden edemiyorumm..İnsanalr inançları doğrultusunda oruç tutarlar veya tutmazlar kimseyi ilgilendirmez ama biz saygıdan yoksun bir millet değildik..Orucunu tutmayan tutmasın ama lütfen tutana saygı duymasa bile saygı göstersin lütfen..Ramazan ayında sigara içerek veya yemek yiyerek gezenlere gerçekten çok sinirleniyorum..Herkesi biraz daha duyarlı olmaya davet ediyorum..Herkese hayırlı Ramazanlar..

28 Ağustos 2009 Cuma

Güzelllll

Hayat yaşandığı kadardır..Gerisi ya geçmişteki hayal kırıklıkları ya da hayallerdeki umutlardır..Hüsran ise yaşayabilmek mümkünken yaşayamamaktır..

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Yolcu

Seni ihmal ettiğimi biliyorum sevgili blogum ama zamaana yetişemiyorum..ben mi beceriksizim zaman mı çok hızlı akıyor bilmiyorum onca koşuşturmaya rağmen eksik kalanlar var..Yine yollar beni bekliyor..Yılda kaç km yol yapıyorum acaba??Ne zaman yerleşik düzene geçicem acaba?? Tam anlamıyla sosyetik çingene yaşamı..Onlar gittikleri heryere çadır kuruyorlar biz de ev bu nedenle biz sosyetik oluyoruz:)Ama onlar da yollarda onlar da göçebe hayatı yaşıyor biz de ya da ben de mi demeliyim??Hem iyi hem kötü bu aslında..Hep özlenen oluyorum gittiğim yerlerde ve tabiki benim de özlediklerim oluyor..Hiçbiyerde sıkılma şansım olmuyor sıkılamadan geri dönüyorum..Samsunda şehir hayatı yaşıyorum köyde köylü kızı oluyorum Sinopta tatil yapıyorum merzifonda "hala" oluyorum farklı rollerim olduğunu net olarak hatırlamam anlamında da iyi oluyor aslında..Ama evimde oturmayı özlüyorum..Evimde oturmak kitap okumak belki film izlemek evimi temizlemek evde arkadaşalrımı misafir etmek (bunalrı kısmen yapsam da kısıtlı zmanalrda oluyor)..Ne yapalım benim de hayatım böyle en azından şimdilik...

Yine yollar beni bekliyor tekrar görüşene kadar hoşçakal sevgili blogum:)...

26.08.2009 Salı 01.53

23 Ağustos 2009 Pazar

Veda

Nasıl unuturum söyle
Sen bilirsin beni unuttuğuna göre
Hangi sevinç yerini alır güzel gözlerinin
Hangi merhem çaresi olur "bitti" deyişinin

Sakın beni düşünme, üzülme benim için
Bensiz sevdalar değil mi sebebi gidişinin
Yol aldım en derin ve çaresiz acılardan
Sırtımda bir ayrılık yükü yüreğimde sevdan...

i.k

Nisan 2009

12 Ağustos 2009 Çarşamba

Hayata evet..Tv8 güzel bir program..

Yoksa siz hala bekar mısnız?

Nedir bu evlendirme telaşı anlamış değilim...İnsanlar kendi dertlerini unutmuşlar çöp çatanlık peşindeler...Neyse bu alışık olduğumuz bi durum zaten..Akrabalar arkadaşlar filan sürekli birilerini bulmaya çalışırlar filan hadi bu anormal değil diyelim ama nedir o tv programları..Her kanalda bir tane.Program yapılıyor bir de oraya katılanlar oluyor yetmedi bir de o programlar izleniyor hatta reyting rekorları kırıyor.İşin bir başka ilginç yönü katılanların karşı cinste aradıkları kriterler; ev araba yat kat ..kriterleri duyunca katılan kişiinin eş değil de iş ortağı aradığını filan düşünüyorsunuz...Artık programlara da alışmaya başladık ya da umursamamaya başladık..ama en son yok artık yanlış duyuyorum galiba dedim..Bir radyoda bayan aramış evlenmek istediği kişinin özlelliklerini sayıyordu meğer radyoda da bu tarz programlar oluyormuş..Bunca çabaya rağmen hala bekarsanız Tebrikler:)

10 Ağustos 2009 Pazartesi

Prenses olarak uyudum dün gece:)

9 Ağustos 2009 Pazar

Facebook Saçmalığı

Şu face e gıcık oldum bugünlerde..Neler oluyor biri bana anlatsın..Abuk sabuk şeyleri paylaştığımı iddaa eden face i kapatmak üzereyim..Kulüp olmasa zaten çoktan kapatmıştım..Önüne gelen face den ekler kabul etsen bi türlü etmesen bi türlü..Ortaokulda meraba bile demediğim adam face de eklemedim diye sitem eder..Hey Allahım yarabbim..Bi de son günlerde abuk sabuk şeyleri paylaşıyorum farkında olmadan..Sonra bi de insanlara durumu anlat..Zaten face de video paylaşım sitesi oldu çıktı...Bunun yanı sıra arkadaşlık sitelerine de örnek oluyor face..Bir arkadaşınız sizi ekliyor..Arkadaşınızı kabul ediyorsunuz sonra da listesindeki bir sürü gereksiz kişiyle muhatap oluyorsunuz::@ Kısacası "ne mutlu face i olmayana!"..

Armut ağacı


Çocukluğumun penceresinden bakıyorum hayata..Nasıl da başka herşey!!Hayret aynı manzara oysaki; işte orda duruyor küçük bir armut ağacı..Çocukluğumun şarkısı çalıyor üstelik..Yine aynı divanda oturuyorum , aynı pencereden bakıyorum....Ama başka herşey, bambaşka..Ben bile aynı değilim..Saçlarım iki örgü değil artık...Öğrendim sahte gülüşlerin varlığını..Başka renkte yalanları pembe dışında..Büyük aşklara inancım da aynı pencerede kalmış..Ben neleri gömmüşüm pencere önündeki hercai çiçeğimin saksısına meğer..Güvenimi inancımı sevdaları...

Çocukluğumdan son kalanları sakladım armut ağacının dibine , yok olmasınlar diye..Şimdi böyle sevgisiz, güvensiz , inançsız , insanla robot arasında bir varlık..Tıpkı diğerleri gibi..

Harika bir lezzet!!!



Sıcakların arttğı şu günlerde konuklarınıza ikram için hafif ve pratik bir lezzet..Arkadaşlarımın ve annemin en sevdiği tatlı..Yalancı tavuk gögsü...işte tarifi:150 gr. margarin, 1 su bardağı un, 1 kaşık nişasta, 1,5 su bardağı şeker, 1 paket vanilin, 1 litre süt. orta boy tencerede yağı eritin. un ve nişastayı yağa ekleyip biraz kavurun. sonra kalan malzemeleri de ekleyip yoğun bir kıvama gelinceye kadar karıştırarak pişirin.ben vanilyayı enson ekliyorum..isteğe göre damla sakızı da ekelyebilirsiniz..bence çok yakışıyor damla sakızı denemenizi tavsiye ederim.. ateşten alıp mikser ile birkaç dakika karıştırın. bir kısmını borcama boşaltın(püf nota; borcama yaymadan önce borcamın tabanını ıslatmanız servisi kolaylaştırı..aksi takdirde tatlı borcmaa yapışıyor ve çirkin bir görüntü oluyor..boşalttığınız tatlı üzerine muz çilek vs vs vs:) mevsim meyveleri ekleyebilirsiniz..ben kış aylarında ikram bisküvi ekliyorum iki paket aama yaz döneminde meyve daha hafif oluyor..sonra kalan kısmı da üzerine eklleyip dolapta bir süre bekletin.. dolaptan aldıktan sonra üzerine -benim yaptığım gibi- çiçekler yapabilrsiniz..Genelde tarçınla yapılan süslemelerde ben tercihimi bitter çikolatadan yana kullandım..bu çiçekler için önce kağıttan kalıplar hazırlıyorsunuz..(kağıt üzerine çiçek resmi çizdim sonra onu kestim..)kestiğim kalıbı tatlının üzerine koydum boşta kalan yerlere çikolata serpiştirdim..veee bu görüntüyü elde ettim:) afiyet olsun....

4 Ağustos 2009 Salı



Eveetttttttt sonunda sevgili kardeşim Ersan'ı da evlendirdik..Son dönemde gördüğüm en güzel çiftti..Birsürü tersliğe rağmen sonunda düğüne gittim:) Çok güzel ve çok ğlenceli bir düğündü..Ayrıca abimden sonra ilk defa bir damatla dans etmiş oldum..:):) Fotoğraf net olmadığı için çok üzgünüm.. Bu da terslikelrden birtanesiydi..Nazar boncuğu olsun:)

Dilek&Ersan çiftine mutluluklar....

3 Ağustos 2009 Pazartesi

Yurt Dışında Yüksek Lisans Şansı

Jean Monette daha önce duydunuz mu bilmiyorum ama yurt dışına gitmek isteyen arkadaşların işine yarayabileceğini düşünüyorum..Ben de Trt-2 deki Gençlerin Avrupası programından öğrendim bu projeyi..Sonra biraz arştırdım, işte sonuçlar...

Jean Monnet Burslarına, 35 yaşını geçmemiş, Avrupa Birliği'nin resmi dillerinden herhangi birini bilen devlet memurları ve özel sektör çalışanları başvurabilir.

Jean Monnet Bursları çerçevesinde, Avrupa Birliği’ne üye devletlerden birinde lisansüstü eğitim görmek isteyen öğrencilere, genç kamu ve özel sektör çalışanlarına burs imkanı sağlanmaktadır.

Jean Monnet Bursları Türkiye’nin katılım stratejisi ile uyumlu konularda öğrenim görmek isteyen kişilere verilir.

Program, AB- Türkiye ilişkilerinin geliştirilmesi ve Avrupa bütünleşmesi ile ilgili akademik çalışmaları desteklemeyi amaçlamaktadır.

Jean Monnet Burslarından kimler yararlanabilir?

* Lisansüstü öğrenciler
* Genç kamu ve özel sektör çalışanları Jean Monnet Burslarına nasıl başvurulabilir?

Dışişleri Bakanlığı, her yıl Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği'ne lisansüstü çalışmalar için öncelikli gördüğü alanların bir listesini sunmaktadır. Programla ilgili bilgi yaklaşık 75 kuruma gönderilmekte, bu kurumlar başvuruları alıp ön elemeyi gerçekleştirmektedirler.

Bu ön değerlendirmede her adayın uygunluğu yaş, üniversite eğitimi, dil becerisi ve teklif edilen çalışmanın tanımlanmış öncelikli alanlarına yakınlığı açısından kontrol edilmektedir.

Kazanan adaylar, Yerleştirme Kurumu tarafından yapılacak yazılı sınav ile bu sınavda başarılı olanların katılacağı Jean Monnet Ortak Komitesi tarafından yapılan sözlü sınav sonucu belirlenmektedir.

Jean Monnet Bursları kuralları gereğince, burs hakkı kazanabilmek için yazılı ve sözlü sınavların her birinden geçer not olarak 100 üzerinden en az 60 alınması gerekmektedir.


Jean Monnet Bursları başvuru değerlendirme kriterleri nedir?

* Adayın yaşı (en fazla 35 olmalıdır),
* Geçmişteki akademik performansı,
* AB'nin resmi dillerinden birine tam hakimiyeti,
* Adayın üniversitedeki çalışma konusunun uygunluğu,
* Adayın Türk vatandaşı olması gereklidir.

Program adayların kadın/erkek olarak eşit dağılımına da özel dikkat göstermektedir.

Jean Monnet Bursları programına hangi kuruluşlar katılabilir?

* Bakanlıklar (Devlet, Adalet, Maliye, Milli Eğitim, Çevre, vs...)
* Kamu kuruluşları (GAP İdaresi, Rekabet Kurumu, Türk Standartlar Enstitüsü. T.C. Merkez Bankası vs...)
* Üniversiteler (Anadolu, Atatürk, Boğaziçi, Akdeniz, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, vs...)
* Çeşitli kuruluşlar (İKV, TESK, DİSK, TÜRK-İŞ, Dış Politika Enstitüsü, Türkiye Bankalar
Birliği, Ziraat Odalar Birliği vs...)

Kuruluşların tam listesi Dışişleri Bakanlığı'ndan temin edilebilir.

Jean Monnet Bursları kapsamında hangi ülkelere gidilebiliyor?

Herhangi bir Avrupa Birliği üye devletinde eğitim alınabilmektedir.

Jean Monnet Bursları kapsamında ne kadar süreyle Avrupa’da eğitim alınabiliyor?

Seçilen pogramın süresi en fazla bir yıl, asgari süresi üç ay olmalıdır.

Jean Monnet Bursları kapsamında yılda kaç kişiye burs veriliyor?

1990 ile 2002 yılları arasında, Jean Monnet Programı ile toplam 340 üniversite mezununa AB ülkelerinde bulunan üniversitelerde lisansüstü öğrenim yapma olanağı sağlanmıştır. Önümüzdeki beş yıl içinde yaklaşık 400 bursiyerin programdan yararlanması öngörülmektedir (yılda 80 bursiyer). Jean Monnet Burslarından 2003-2004 öğrenim yılında 80 kişi burs almaya hak kazanmıştır. Seçilenlerin 18’i kamu sektöründen, 10’u özel sektörden, 52 kişi ise üniversitelerdendir. Jean Monnet Bursları hakkında daha ayrıntılı bilgi için:


Dışişleri Bakanlığı
Dışişleri Bakanlığı Balgat / Ankara
Tel: 0.312.287 25 65
Faks: 0.312.287 18 86

Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği
Uğur Mumcu cad. No:88 GOP- Ankara
Tel: 0.312.446 55 11
Faks: 0312.446 67 37

Bu bilgiler http://www.turkstudent.net alıntıdır..Daha fazla bilgi için Gençlerin Avrupası programını izleyebilirsiniz..Ayrıca http://www.abgs.gov.tradresinden faydalanabilirsiniz..


Gitmek isteyenlere bol şanslarr....

30 Temmuz 2009 Perşembe

Beni kötü rüyalardan uyandıran sevdiğim ilk adam...

28 Temmuz 2009 Salı

Mutluluk nedir?

Mutluluk; gece yarısı gökyüzündeki yıldızları izlemektir.. Mutluluk köyde üstü kapalı bir balkonda otururken yağan yağmuru izlemek sesini dinlemek ve içine çekmektir toprak kokusunu..Mutlluk küçü bir kızın "hala" diyişinde gizlidir..Mutluluk sevdiğin bir filmi izlemek özlediğin bir arkadaşını görmek ve "sevdiğini " söylemektir sevdiğine..Çocukken aldığımız bir oyuncak bizi mutlu ederken neden sonra sebepleri zorlaşmaktadır mutluluklarımızın..Çocuk kalmak böyledir işte multluluklarımızı küçük sebeplere bağlamak , bir çikolatayla mutlu olmak:) Hala çocuk olanalra çocuk kalanlara ; mutluluklar...

Tebrizli Şemsin On Dokuzuncu Kuralı;

Başkalarından saygı ilgi ya da sevgi bekliyorsan, önce sırasıyla kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. Sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı sevin. Yakında gül yollayacak demektir...

27 Temmuz 2009 Pazartesi

Kuşlar mı yedi???

Küçükken annemden öğrenmiştim yerde ekmek görünce yükseğe koy derdi kuşlar yer..Ben sevdiklerimi hep yüksekte tuttum hiç sesleri yok acaba kuşlar mı yedi???
Kaç bahar bekledim seni
Kaç gecenin sabahını getirdim pencere önünde
Kaç ayaz gördüm tenha sokaklarda
Yalnızlığımdın Acımasız dünyanın kalabalığında
Seni aradım
Baharın ilk filizinde
Kuşların sesinde
Kimsesizliğimin içinde
Bulduğumda kaybettim seni
Bir intihar gibi
Bildiğim en güzel şiir gözlerindi
Onlardan dökülen çirkin bir yüz vardı S
öyleyemedim "SENİ SEVDİĞİMİ".
Benim öbür yarım bedelsin sen herşeye...

İstanbul BBBÖ koordinasyon toplantısı..


BBBÖ istanbul koordinasyon toplantısı oldukça eğlenceli ve verimliydi..BBBÖ ailesinin tanışması ve yeni katılanların projeyi daha iyi tanıması için faydalı olduğunu düşünüyorum..Düzenleyenlere teşekkürler..

23 Temmuz 2009 Perşembe

BİRİ SANA "AŞK" DERSE ÖNCE KALBİNE SOR........

22 Temmuz 2009 Çarşamba

ilginç hikayeler...

YOLUMUZDAKİ ENGELLER
Eski zamanlarda bir kral, saraya giden yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu. bakalım neler olacak? ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları saray görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar. hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girdiler. pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirdi. halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu. sonunda bir köylü çıkageldi. saraya meyve ve sebze getiriyordu. sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkına sıkına itmeye başladı. sonunda kan ter içnde kaldı ama , kayayı da yolun kenarına çekti. tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir kesenin durduğunu gördü. açtı. kese altın doluydu. bir de kralın notu vardı içinde.
"bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir." diyordu kral. Köylü bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı.
"her engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır."

19 Temmuz 2009 Pazar


VUR YÜREĞİM DAĞILSIN VUR FELEĞİM ŞAŞIRSIN SENSİZLİK HÜKÜMSE KALEMİM KIRILSIN...

SEVME BİR DAHA BENİ SEVME ASLA YÜZÜMÜ GÖRME BUNU BENDEN İSTEME...

16 Temmuz 2009 Perşembe

NLP Nedir???

Birçoğunuz daha önce duymuşsunuzdur bu terimi bazılarımız merak edip araştırmış bazıları da önemsememiş olabilir..Benim NLP ile tanışmam ÖSS döneminde Psikoloji kitaplarına gömüldüğüm dönemlerde oldu..O dönemde okuduğum Sınırsız Güç (Anthony Robbins) kitabı NLP yi anlatan gayet hoş bir kitaptır..Hala kitaplığımda zevkle yer verdiğim bu kitaptan zaman zaman faydalanıyorum..Ayrıca üniversitede aldığım bir derste ödev konusu olarak NLP yi anlatmıştım..Hatta bununla yetinmeyip şuanda okuduğum bölümde de joomla ile NLP konulu bir site hazırlamıştım..Gördüğünüz üzere NLP oldukça ilgimi çeken bir konu:) Peki nedir bu NLP??Ne işe yarar??Biraz bunlara göz atalım..

1970’li yılların başında California-Santa Curus Üniversitesinde Richard Bandler, Gestatt ekolünü araştırırken ona aynı üniversitede dilbilimci olarak çalışan John Grinder de katılır. Araştırmaları sırasında dönemin ünlü terapisti Milton Erickson’un başarıları dikkatlerini çeker. M. Erickson bilinen yöntemlerle çok uzun sürecek tedavi sürecini çok kısaltmış ve daha az çaba gerektirecek yeni yöntemler keşfetmiştir. Bu başarıyı inceleyen J. Grinder ve R. Bandler aynı başarıyı elde etmek için onu modellemeye başladılar. Bu yöntemde davranış ve düşüncelerimizde bilinçsiz aklın büyük büyük rolü olduğu tezi vardı. M. Erickson bilinçsiz akılla nasıl iletişim kurulabileceğini ve bilinçsiz aklın çalışma prensiplerini bulmuş; böylece pek çok insana değişimi kolayca sağlamıştır. R. Bandler ve J.Grinder M. Erickson’un bu yönlerini modelleyerek çalışmaya başladılar. Yaptıkları uygulamalar sonucunda kendileri de M. Erickson’un elde ettiği sonuçları almaya başladılar. Dönemin ünlü aile terapisti Virginia Satir’in yaptığı çalışmalar da çok başarılıydı. İnsanlarla kurduğu iletişim ve sistem düşüncesi bu başarının temeliydi. Virginia Satir’in modellenmesi de aynı başarıyı getirdi ve önceki bilgilerle birleşince yeni ufuklar açtı. Önceden yapılan araştırmalarda başarısızlığın sebepleri, başarısızlığın nasıl önlenebileceği üzerinde yoğunlaşmıştı. J. Grinder ve R. Bandler, başarısızlığın nedenleri değil başarının nasıl elde edildiği üzerinde durarak bu işe başladılar. “Başarı nedir? Kimler başarılı oluyorlar? Başarılı insanların ortak yönleri nelerdir? Çok çalışanlar mı başarılı oluyorlar?” Gibi birçok temel sorunun cevabını araştırmaya başladılar. Bu arada çok can alıcı bir soruyu da araştırdılar: “Başarı bir tesadüf mü yoksa öğrenilebilir mi? ya da başka bir deyişle herkes başarılı olabilir miydi?” Bu soru. Başarılı insanlar üzerinde yaptıkları araştırmalarda başarılı insanların ortak özelliklere sahip olduklarını ve bu özellikler sayesinde başarı gösterdiklerini gördüler. Başarısız insanların da ortak yönleri olduğunu gördüler. Başarısız ve başarılı insanlar arasındaki farkları belirlediler. Ve şöyle sonuçlara ulaştılar: “BAŞARI, BİR TESADÜF DEĞİLDİR! Her insan başarılı olabilir. Bazı insanlar başarılı olmayı farkında olmadan öğrenirken bazıları yine farkında olmadan başarısız olmayı öğrenmektedirler. Başarısızlığı öğrenen insanlar ne kadar çalışsalar da başarıyı yakalayamıyorlar. “ J. Grinder ve R. Bendler çalışmalarında “neyin, nasıl, kötü yapıldığı üzerinde durmak yerine “neyin, nasıl iyi yapıldığı” üzerinde yoğunlaştılar. Kazandıkları bilgi ve deneyimler ışığında başkalarına da başarılı olma yollarını öğreterek onlara da başarılı olma becerisi kazandırdılar. Wayt Woodsmall Bendler ve Grinder’in çalışmalarına katılmış ve özellikle de modelleme konusunda NLP’ye yeni bir boyut kazandırmıştır. Yaptıkları çalışmaları ve buluşlarını Neuro Linguistic Programming (NLP) adı altında sistemleştirdiler. Türkçe’de “Sinir Dili Programlaması” şeklinde adlandırılan bu bilim dalı Amerika ve Avrupa’da kısa zamanda yaygınlık kazandı. Ardından dünyanın pek çok ülkesiyle birlikte Türkiye’de tanınıp yaygınlaştı. Son yıllarda ülkemizde bir çok kişi NLP üzerinde çalışmaya başladı ve NLP hızlı bir şekilde yaygınlaştı.


GEÇMİŞ YAŞANTILARIMIZIN BUGÜNKÜ YAŞANTIMIZA ETKİSİ
Bildiğimiz gibi bizim anne karnındaki yaşantımız dahil hiçbir şeyi unutmuyoruz bilinçsiz aklımızda saklı (bilinçaltımızda saklı) Anne sütünün tadını,söylediği ninni seslerini,gösterdikleri sevgi mimikleri ve hatta kulağımıza okunan ezanı dahil unutmuyoruz bilinçsiz aklımıza depolanıyor Tabi ki negatif telkinler negatif olaylar ve negatif düşüncelerde bilinçsiz aklımızda depolanıyor Bilinçsiz aklımızda bu pozitif yada negatif seslerin,duyguların,düşüncelerin,tatların,kokuların toplamı bizim yaşam biçimimizi belirtirler. Mantığımıza ters düşse de değiştiremediğimiz şeyler vardır.Mesela(ben şu kadar yıl üniversite okudum hala niye çekingenim kendimi rahat ifade edemiyorum) gibi iş adamı olduğum halde niçin toplum önünde rahat konuşamıyorum gibi! • Çok yememem gerektiğini biliyorum ama çok yemekten kendimi alamıyorum gibi. • Ben başarılı olamam gibi • Hayır demem gerektiğini biliyorum ama hayır diyemiyorum gibi • Sinirlenmemem gerektiğini biliyorum ama kendimi tutamıyorum gibi • Çocuklarıma sevgi göstermem gerektiğini biliyorum ama gösteremiyorum gibi • Verimli çalışmam gerektiğini biliyorum ama okuduğumu anlıyorum, kendimi derse veremiyorum gibi • Hafızamın güçlü olduğunu biliyorum ama unutkanlığımın önüne geçemiyorum gibi • Çok değerli olduğumu bildiğim halde bir türlü kendimi değerli hissedemiyorum gibi • Sevdiklerim yanımda olduğum halde kendimi yalnız hissediyorum gibi • Yanlış olduğunu bildiğim halde inatçılıktan bencillikten kendimi alamıyorum gibi • Yanlış olduğunu biliyorum ama negatif kendimi düşünmekten kendimi alamıyorum gibi • Çok çalışıyorum ama bir türlü başarılı olamıyorum gibi • Yanlış olduğunu biliyorum ama başkalarını eleştirmekten kendimi alamıyorum gibi • Yanlış olduğunu biliyorum ama zararlı alışkanlıklardan (sigara, alkol, uyuşturucu, kumar) kendimi alamıyorum gibi Mantığımızla (bilinçli aklımızla) çözemediğimiz bütün soruların altında bilinçsiz aklımızın yanlış yada eksik öğrenmeleri yatar. Bilinçsiz aklın bu yanlış yada eksik öğrenmeleri geçmişimizin herhangi bir döneminde de başlaya bilir, geçmişimizin tamamını da kapsayabilir.Mesela evlenene kadar mülayim , sakin ve dengeli olan kişinin evlendikten sonra eşiyle çok kavga etmeleri sonucu sinirlilik oluşması gibi. Bebeklikten itibaren annenin çok aşırı ilgisi , çocuğa hiçbir sorumluluk verilmemesi ,aşırı derecede korunması ve her istediğinin yapılması sonucu çocukta oluşan sosyal fobi . Bu tür sorunların çözmenin yolu NLP’nin kişiye göre uygun yöntemleri kullanarak geçmişini yeniden düzeltmektir. Bir ağaç düşünün bir de bahçıvan . Ağacın verimli bir toprağa dikilmesi gerekir ki, ağaçtan besinlerini alabilsin. Bahçıvanın ağacı sulaması gerekir, ağacın güneş görmesi gerekir, ağacın korunması gerekir. Bir çocuğunda sağlıklı bir kişilikte yetişmesi için dengeli bir beslenmeye ihtiyacı olduğu gibi , dengeli bir sevgiye , dengeli bir ilgiye , dengeli bir değere , dengeli bir güvene , dengeli bir gurur duygusuna , dengeli bir motivasyona v.s ihtiyacı vardır. Dengeli diyorum çünkü nasıl bir ağaca fazla su verince çürür hiç su vermeyince kurursa çocukta gerekli olan sevgiyi , ilgiyi, güven duygusunu yeteri kadar almazsa sorunlu olur , bu duyguları aşırı alırsa da sorunlu olur. Bana bireysel danışmanlık için gelenlerin çoğunda özgüven ve özdeğer eksikliği çıkar . Çoğunlukla da özgüven ve özdeğer eksikliklerinin farkında da değillerdir aslında bana hayır diyememe , aşırı verici olma , çekingenlik, sosyal fobi, inatçılık, alınganlık, çalıştığı halde başarılı olamama, sorumluluk alamama, sinirli, panik, mutsuzluk, aşırı tepki verme, duygularını yaşayamama, karamsarlık, heyecanını kontrol edememe, kendini veya kendi bedenini beğenmeme, karar verememe, tikler, tırnak yeme gibi sorunların bir veya birkaç tanesinden gelirler , onlara NLP’nin kişiye göre uygun yöntemlerini kullanarak öz güven kazandırdığımızda diğer sorunların kendiliğinden çözüldüğünü görürüz. Bir dershane’nin öğretmenlerine eğitim verirken dershanenin müdürü şu soruyu sordu ‘ ben 20 yıllık öğretmenim ve uzun zamandır da kişisel gelişim kitapları okuyorum’ kişisel gelişimcilerin hep söylediği bir söz var; ‘Bir insan bir işi başara bilirse bunu herkes başarabilir. Oysa öğrencilerinin bir kısmı çok çalıştığı halde başarılı olamıyorlar, bazları ise normal bir çalışma ile olabiliyorlar;sizce bu bir tezat değil mi? Harika bir soruydu bu; çünkü beni bugünkü konumuma bu soru getirmiştir. Lise yıllarında kendimi üniversite okumaya layık görmezdim ve üniversite okuyabilecek kadar da zeki görmezdim.O yüzden en büyük hayalim elektirikçi olmaktı ve yine bu yüzden sınıfın sondan üçüncüsüydüm . O yıllarda üniversite sınavı 2 basamaklıydı hiç çalışmadan girdiğim birinci basamakta çok iyi puan alınca acaba kazanabilirmiyim sorusuna arkadaşlarımın sen çalışırsan kazanırsın telkinleri de eklenince herhalde kazanacağıma inandım ki gece gündüz çalıştım ve kazandım. Kazanmıştım ama bu seferde kendimi okulu bitire bilecek kadar zeki görmüyordum. O yıllarda şimdiki Devlet Bakanı Prof.Dr.Beşir Atalay’ın bir konferansına katılmıştım ,konferansının sonunda (Bir insan bir işi yapa biliyorsa bunu herkes yapa bilir)demişti ve ben bu sözü günlerce düşünmüştüm... Bu söze inanmak istiyordum ama hep aklıma (bende çok çalıştığım halde niye başkaları kadar başarılı olamıyorum) sorunu takılıyor.Yıllarca bu sorunun cevabını aradım ve kendimi aşmaya çalıştım. Bir çok yöntem denememe rağmen olan güvenimi başarımı Oğuz Saygın vesilesiyle tanıştığım NLP sayesinde arttıra bildim . Çekingenliğimi hatta psikomatik gastrit rahatsızlığımı çözebildim. Kendi kendime yıllarca sorduğum ve cevabını NLP’de bulduğum soruyu şöyle cevaplamaya başladım. Bir gemi düşünün , geminin bodrum katı olduğunu düşünün ve bu geminin üzerindeki bütün artıkların , pisliklerin bodrum katına attığın düşünün. Bu gemiyle içi temizlenen gemi arasında nasıl bir fark vardır? Diye sordum. Ve cevaplar gelmeye başladı. * Geminin hızı azalır * Çok yakıt yakar * Manevra kabiliyeti azalır * Gemi çabuk deforme olur Peki bodrumunun temiz bir geminin durumu nasıldır?* Geminin hızı normal * Normal yakıt yakar * Motoru rahat çalışır * Ömrü normal zamanda biter Bilgisayar öğretmeni danımşanım, sosyal fobiye yakın çekingenlik, panik , heyecan ve kendisine ifade etmeme gibi birçok sorundan dolayı gelmişti.Ben ona bu gemi örneğini verince o da bana o da bana anlattığını ifade etmek için şu güzel örneği verdi. Bizim meslekte yani bilgisayarda ne kadar çok virüs varsa bilgisayarın hızı o kadar azalır. Virüsü temizledikçe hızı artar virüs hiç kalmazsa bilgisayar normal kapasitesinde çalışır.Anladığım kadarıyla siz bizi güçlendirmiyorsunuz sadece bilinçsiz aklımızdaki virüsleri temizliyorsunuz ve biz zaten var olan doğal gücümüze kavuşuyoruz dedi. Bende ona çok güzel tarif ettiğini söylemiştim ve oda seansların sonunda ,’artık kendimi güçlü hissediyorum ,duygularımı düşüncelerimi çok rahat ifade edebiliyorum, işyerimde çok rahatım herhalde virüsleri iyi temizlemişiz’ demişti. Bir başka öğretmen: Hocam siz geçmişi düzenlemekten bahsediyorsunuz oysa genellikle kişisel gelişim kitaplarında ve eğitimlerinde geçmişin unutulması geleceğe odaklanılası önerilir sizce bu bir çelişki değil mi? Çok güzel bir soruydu ;çünkü nlp’yle tanışmadan önce bende okuduğum kitaplardan etkilenmiştim ve geçmişin unutulması fikri bana mantıklı gelmişti.Bunu kendimde de denedim ,başka deneyenleri de gördüm fakat çokta sonuç alınamadığını gördüm.Niye sonuç alınamadığını NLPyi öğrenince anladım. Bana gelenlerin çoğu geçmişi unutamama sorunuyla gelir ;bunların bir kısmı geçmişlerinin hepsini ,bazıları ise bazı olayları yada bazı dönemleri unutmak isterler. Oysa geçmişi unutmaya çalışmak ,geçmişten kaçmak bizi zayıflatır;zaten çokta mümkün değildir.Çünkü insan geçmişinin,bugününün ve geleceğinin bütünüdür. Nasıl geleceğe karamsar baktığımızda kendimizi güçsüz ve mutsuz hissedersek ,geçmişe karamsar baktığımızda ,geçmişimizle barışık olmadığımızda da yine aynı şekilde kendimizi güçsüz hissederiz .Şimdi aklımıza şöyle bir soru gelebilir.Geçmişimiz bize acı veriyorsa nasıl geçmişimizle barışık olabiliriz’.İşte NLPnin en çok sevdiğim yönlerinden bir tanesi de NLP yle geçmişin yeniden düzenlenerek acılarının sona erdirilebilmesi ve kişinin geçmişiyle barıştırılmasıdır. Bu konu hepimizin hayatında köklü değişimler yapabilecek ,hepimize yeni bir hayat sunan,kendi iç dünyamızı istediğimiz şekilde geliştirebilme imkanı sunan çok önemli bir konu olduğu için size bir örnek vermek istiyorum. Bana gelen bir doktor arkadaşım girişimci olamadığından , önüne çıkan imkanları değerlendiremediğinden ,risk almaktan korktuğundan bahsetmişti. NLP ,nin ona uygun yöntemiyle iç dünyasına girip baktığımızda, çocukluk döneminde babası yurtdışında olduğu için annesinin onu çok koruması ,onun hayatı tanımasına engel olması ve yaşadığı bir takım ezikliklerden dolayı kendine olan güveninin ve hayata karşı cesaretinin azaldığını gördük.Ona geçmişini yeniden düzenlememiz gerektiğini söylediğimde;o da bana’ geçmişe dönmek bana sıkıntı veriyor , bu yüzden bu yaşıma kadar geçmişimden hep kaçtım ,şimdide geçmişe dönmemin bana sıkıntı vermesinden korkuyorum’ dedi.Bende ona ;eğer geçmişe şimdi dönüp geçmişini düzenlersek ,geçmişin acılarını bitirip geçmişinle barışırsan sıkıntıyı bir kere yaşarsın , ömür boyu rahat edersin ;eğer geçmişe dönüp acıları bitirmezsek sen (bilinçli aklın) belki farkında olursun ,beklide olmazsın ama ömür boyu bu acılarla yaşarsın dedim .O da biraz düşündükten sonra haklısın başlayalım dedi.Son seansta, artık gülümseyen yüzü ,parlayan gözleriyle ve huzur dolu kalbiyle sürekli geçmişinden bahsediyordu…

İzleyiciler